Eskiden reklam ajansı ve gazete de çalıştığım yıllarda; gün boyu haber ve reklam peşinde koşar, akşam ajansa döndüğümde haberleri yazar ve teslim ederdik. Teslim ettikten sonra biraz daha ajansta kalıp, o gün karşılaştığım ilginç olayları ya da haberlerimin perde arkasını yazmaya başlardım. Bu da bendeki yazarlık becerimin gelişmesine ve içimdeki isteğin artmasına yardımcı oldu.
Bazen bir söz, bir davranış, bir olay bana yazmak için ilham verir. Bazen yolda yürürken, bazen yemek yerken, bazen de kafamı yastığa koyduğum an beynimde dolaşan hikayeler beni yazmaya teşvik etti. Yazmadığım zamanlar eksik hissetmeye başladım. Çünkü o konuyu yazmadığımda beynimden silip atamıyordum. Ne zaman ki yazıp arşivime alıyorum o zaman beynimdeki yaz baskısından kurtuluyorum. Bu aynı zamanda beynimin deşarj olmasını sağlıyordu. Aksi takdirde kafamın içinde duran satırlar beni yoruyordu.
Yazmak da okumak gibidir, içinden gelmezse ne bir kitap okuyabilirsin ne de bir satır yazabilirsin. Ama bunları yapmak için de özünde istek olmalı. Okuyacağın kitap, yazacağın yazı seni kendine çekmeli. Yazarken, yazdığını yaşamalısın. İnsan yazdığı bir yazı, öykü ya da romanda okuyucuya mutlaka bir mesaj vermeli, bilgilendirmeli, aydınlatmalı. Kendi kendini tatmin etmek için yani yazmış olmak için yazılan yazılar sadece satırları süsler. Hem yazmak hem okumak insan beynini geliştiren bir eylemdir. Yazabilen kişi mutlaka bilgili, tecrübeli ve birikimlidir. Bu özelliklere sahip olmayan zaten yazamaz.
Yazara ilham veren en önemli olaylardan biri de okurlarıyla buluşabilmesidir. Yani yazdığının okunması, okunup değerlendirilmesi ve eleştirilmesi, bu yazarla okurun karşılıklı diyaloğunu sağlamakta. Yazarı yeni yazılar yazmaya teşvik etmektedir.
Bir gün korona virüs ile beraber daha sakin bir doğada yaşamaya karar verip, doğduğum topraklara döndüğümde yazma sevdamdan da uzak kalmıştım. Güzel köyümde yazamamak, yazdıklarımı okurlarımla paylaşamamak beni derinden üzmüştü. Bana tekrar en sevdiğim işi yapmama, yani yazmama fırsat veren gazeteci büyüğüm, ağabeyim Salih Navdar’a ve Ardeşenin Sesi ekibine, siz değerleri okurlarına çok teşekkür ederim.